11 Eylül 2017 Pazartesi

Sunak


Sunak




Basit bir kap ve içinde Afrika yerlilerinin kadınları için sakladığı kandan bir elmas.

Üç bin yıllık baobap ağaçlarının kutsallığı ve bekareti bozulmamış kızların toprağa boşalttıkları ter damlaları nezaretinde orman.

Asalet ile sefaletin karanlık cürmü olan bir köyde, göğüsleri ve rahmi yeni parçalanmış, kapkara bir kadın...

Kutsallığın ilaç sayıldığı, psişik salgılarla bacakları iki yana açılmış, kiremit rengini andıran vajinasından çocuk kusan biri daha...

Sis bulutları arasında yerli adamın ruhlarla olan irtibatı ve yüksekte kana susamış bir tanrı sunağı dış cephede.

Sütsüz dudakları, dişi bir geyiğin koparılan kafasından akan kan ile beklemetilmekte. 

Mutsuzluğu yamaca taşıyan köpüklü jaguar kanında basitçe peydahlanmış bir bebek, tanrının yüzünü güldürmek için sıraya geçmekte.

Yerli; elindeki keskin bıçağı, korkudan bir hayli karaya çalmış boyuna saplayarak, gözleri açık giden bir bebeği tanrının kanlı gülüşüne emanet etmekte.

Ardından dinginleşen kalabalık...

Sakinliğini koruyan orman...

Bilge bir yerlinin 'bebeğin ruhunun vahşi bir hayvanda ihtiva ettiğini' dile getirmesi 

ve karanlığın içinde ateşe koşan siyah bir gergedan çığlığı.


'Karanlığın cazibesine koşan; siyah bir gergedan...'




H.Altıntaş
Siyah Gergedan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder