31 Ekim 2017 Salı

Trauma



Trauma









'Ne olurdu, 

bir kağıt gibi yazabilseydim sizi,


bir kağıt kadar temiz olabilseydiniz, 


bir kağıt kadar yalın olsaydın da 


boğdurmasaydın sevgimi...'

















H.Altıntaş

Siyah Gergedan

26 Ekim 2017 Perşembe

İnsan Habitatının Kıyıcılığı [Konuşmalar]


  İnsan Habitatının Kıyıcılığı

           [Konuşmalar] 












- Baba?


- Söyle oğlum.


- Sen başka bir gezegenden gelseydin...


- Evet.


- Uzaylı mı olurdun?


- Galiba.


- Peki, yine aynı sen mi olurdun?


- Bilemiyorum.


- Neden?


- Öyle aniden sorunca, gelmedi aklıma.


- Düşün o zaman.


- Tamam.


- Düşündün mü?


- Düşündüm galiba.


- Cevapla o zaman.


- Sanırım, gaddar olurdum.


- Neden?


- İnsan olamadıklarının peşinden gider.


- Olamadığın şey ne?


- Gaddar olmak.


- Gaddar nedir?


- Başkalarına haksızlık etmekten çekinmeyen, acıması olmayan, insafsız davranan, taş yürekli, acımasız olan kimse.


- Gaddar olmak güzel bir şey mi?


- Doğmak için değil. Yaşamak için güzel.


- Neden 'gaddar olurdum' dedin. 


- Anlayacağın zaman değil.


- Çocuk olduğumdan mı?


- Evet, çocuk olduğundan.


- Peki, ne zaman anlarım?


- İleride.


- Belirli bir zamanı mı var?


- Var. 


- Ne zaman?


- Yalan söylediklerinde.


- Kimler?


- İnsanlar.


- Hepsi mi?


- Hayır


- Kimler o zaman?


- Sevdiklerin.


- Sevdiklerim neden yalan söylesin? 


- Seni sevmediklerinden.


- Beni sevmiyorlarsa, neden onlara sevdiklerim deriz?


- Çünkü seni yanıltırlar.


- Ne zaman? 


- Her zaman.


- Bile bile neden aynı hataya düşeriz baba?


- Severiz de ondan.


- Sevmek hataya mı sürükler baba.


- Sevmek hatadır zaten.


- Bu durumda sende mi hata yapıyorsun?


- Bende hata yapıyorum oğlum.


- O zaman yapma.


- Durduramıyorum...


- O halde ben hep sevilen olacağım baba. Hiç bir zaman hata yapmayacağım. Seven olmayacağım.


- Gaddar ol, oğlum. 


- Peki, sevmek ile sevilenin ne farkı var baba?


- Çok farkı var oğlum.


- Ne mesela?


- Biri her şeyini düşünmeden verir, bir diğeri gaflete düşürerek, her şeyini elinden alır.


- Neyini elinden alır baba?


- Duygularını.


- Duygular para eder mi?


- Hayır oğlum. Duygular para etmez.


- Para etmez ise neden elinden alırlar?


- Beş parasız kalman için.


- Beş parasız kalınca ne olur?


- Kaybedersin. 


- Neyi kaybedersin?


- İnsanlığını.


- İnsanlığını kaybedersen ne olur baba?


- Sevdiklerin gibi olursun.


- Sevdiklerim, insanlıkları olmadan güçlü mü?


- Kendilerine göre güçlü.


O zaman ben hep sevilen olacağım. Hiç kaybetmeyeceğim. Hep kazanacağım. Güçlü olacağım baba.


Gaddar ol, oğlum.


- Sen kaybettin mi baba?


- Daha değil.


- Ne zaman?


- Sen benden aldığın zaman.


- İnsanlığını mı alacağım senden?


- Evet.


- O zaman ölür müsün baba?


- Herkes gibi.


- Ölme baba. Beni terk etme...


- Ben değil. Sen beni terk edeceksin.


- Sende başkalarının insanlıklarını alsan, o zaman ölmezsin baba.


- Ama sana ait olan hiç bir şey yoktur onların içinde.  


- Ne vardır?


- Başkalarının insanlığı ve duyguları. 


- Sende onlar gibi yaparsan, beş parasız mı bırakmaya başlarsın sevenleri?


- Evet.


- Sen neden çalmıyorsun duyguları baba? Sen neden sevilen olmuyorsun?


- Hırsız değilim oğlum.


- Ama bana gaddar ol, dedin.


- Yaşaman için gaddar ol, oğlum.


- Sen de ol, baba.


- Olamam oğlum. Ben, yaşamak istemiyorum.


- Neden gaddar olmak istemiyorsun?


- İnsanlığımı kaybetmemek için.


- Peki, sen onlardan gizlice alsan?


- Neyi?


- Çalınan insanlıkları. Tıpkı Robin Hood gibi sende sevenlere dağıtsan, o zaman her şey daha iyi olur.


-  Amaç ne olursa olsun, hırsızlık hırsızın yapacağı şeydir. Ama sen gaddar ol, oğlum.


- Tamam baba. 


- Tamam oğlum.


- Şimdi, ölecek misin?


- Yakında oğlum.


- Güle güle baba.


- Seni seviyorum oğlum.


- Keşke ölmesen baba, keşke uzaydan gelsen. Keşke gaddar olabilsen...













H.Altıntaş
Siyah Gergedan

24 Ekim 2017 Salı

27'ler Kulübü [Konuşmalar]




      27'ler Kulübü

       [Konuşmalar]









- Davullar çalmaya başladığında, kaçacaksın.


- Neden?


- Soru sorma. Soru sor diye para vermiyorum.


- Tamam.


- Önüne; yüksek ağaçları bulunan, kasvetli bir orman çıkacak.


- Sonra.


- Sonrası yok. 


- Çok saçma değil mi?


- Saçma olan ne?


- Her şey.


- O zaman düşünme.


- Neyi?


- Yönergelerimin akla aykırılığını.


- Biraz açıklama yaparsan, belki daha iyi anlarım.


- Anlaman için konuşmuyorum.


- Ne için konuşuyorsun?


- Uyman için.


- Neye uymam için?


- Bana.


- Tamam o zaman. Seni dinliyorum.


- Seni bir araba karşılayacak. O arabaya bin.


- Nasıl bir araba?


- Sandıktan yapılmış. 


- Nasıl bir sandık?


- Soru sorma. Paralarımı çarçur ediyorsun.


- Ama bilmem gerek.


- Tamam o halde, tabuttan.


- Sandık mı?


- Evet. Tabut.


- Tabuta bineceğim öyle mi?


- Evet. Burada anlaşılamayacak bir şey yok.


- Hayır tabi ki yok ama neden bindiğimi sorabilir miyim?


- Öğrenip ne yapacaksın?


- Normal bir arabaya binebilirim belki.


- Neden?


- 'Seni bir araba karşılayacak. O arabaya bin.' Demedin mi? 


- Dedim.


- O halde, beni bir yere yollayacaksın. Normal bir arabaya binsem, yani tabut biraz şey...


- Ne?


- Ürkütücü.


- Ama Tanrı öyle söyledi.


- Hangi Tanrı?


- En yüksek katta oturan.


- Tanrı?


- Şu göbekli olan.


- Göbekli mi?


- Aramızda kalsın, iştahı biraz açıktır.


- Ama benim bildiğim, Tanrı göbekli değildir.


- Nedir senin bildiğin.


- O ezeli ve ebedi...


- Bırak şimdi o zırvaları da, sen beni dinle.


- Ama Tanrı yemek yemez, yani o...


- Yer. Çok da güzel yer. Tüm dünyayı silip süpürene kadar, yer. Yiyecekte. Çünkü o hiç doymayacak.


- Peki benden ne istiyorsun?


- Ben istemiyorum.


- Ama bana para verdin. 


- Evet.


- Konuşma ve dediklerimi yap, dedin.


- Evet. 


- Bu durumda, sen benden talep ediyor oluyorsun? 


- Hayır. Çünkü benden de talep ettiler.


- Neyi?


- Seni inandırmamı.


- Neye?


- Ölüme.


- Hangi ölüme.


- Senin ölümüne.


- Kim?


- Şişko Tanrı.


- Bir dakika, Tanrı, ölümüme, inandırması için seni mi gönderdi?


- Şişko Tanrı.


- Tanrı işte. 


- Şişko Tanrı.


- Şişko demişim dememişim ne fark eder.


- Hayır. Şişko Tanrı.


- Tamam öyle olsun, şişko tanrı, ölümüme, inandırması için seni mi gönderdi?


- Evet.


- O halde, o para neydi.


- Rüşvet.


- Kime?


- Zebanilere.


- Niye?


- Çok üstüne gitmesinler diye.


- Sebep?


- Çünkü yenisin. Yeni olanlara, ortama alışmaları için, biraz kötü davranırlar. ama üzülme alışırsın. Hele o kırbacın tadı, bir bakmışsın ne kadar tatlı gelmiş. 


- Ne kırbacı?


- Günahlarının kırbacı.


- Peki sen kimsin?


- Ölüm.


- Melek mi? Ölüm meleği mi?


- Ölümün meleği olur mu?


- Olmaz mı?


- Ölüm, ölümdür.


- Şey...


- Korktuk galiba.


- Biraz.


- Biraz mı?


- Yani, baya korktum.


- Hadi al şu parayı da, aramızda ki gerilim durulsun biraz.


- Teşekkür ederim ama artık bitirelim bu şakayı.


- Ne şakası?


- Yaşadığımız her şey, ölüm şakası, Tanrı, yani aramızda geçen herşey.


- Şişko Tanrı.


- Tamam! Şişko Tanrı! 


- Aferin.


- Şaka değil mi? Hani var ya televizyonlarda yapılanlardan. Ölüm şakası. Şaka işte!


- Ölümün şakası olur mu?


- Olmaz mı?


- Ölüm, şaka kaldırmaz.


- Tamam o zaman. Ben gideyim. Beni beklerler.


- Kimler?


- Sevdiklerim.


- Artık yoklar.


- Nasıl yoklar?


- Uzaklaştın.


- Kim?


- Sen.


- Sevdiklerimden, neden uzaklaşmak isteyeyim.


- Şeytana kandın. Kötüye inandın. Kendini metronun raylarına attın. Böylelikle sevdiklerinden uzaklaştın.


- Ama...


- Ama ne?


- Üzerimde öldüğüme dair hiç bir emare yok.


- Metro raylarına dağılan parçaların ve kopan boynunu mu diyorsun.


- Kopan mı?


- Evet.


- İşte buradalar, kopmadılar.


- Bedenin orada.


- Nasıl orada. Ben oradaysam burada ki kim?


- Sence?


- Ruhum?


- Tebrik ederim.


- Neredeyim o zaman?


- Arada.


- Araf gibi mi?


- Hayır. 


- Cehennem mi?


- Hayır.


- Cennet mi?


- Güldürme beni.


- Neredeyim o zaman?


- 27 liler kulübünde. 


- 27 liler kulübü mü?


- Evet. Unutulanların yeri. Şeytan ile işbirliği yapanların ormanı. Başkaldıran insanların topluluğu. İntihar cenneti.


- Şaka bütün bunlar. Şaka değil mi? Doğruyu söyle?


- Evet, şaka.


- Rahatladım. 


- Bende. 


- Bir dakika, şurada ki; 


Morrison ve Cobain değil mi?


Ve daha bir çok...


- Evet.


- Ölenler...


- Evet.


- Ben gerçekten...


- Evet sen gerçekten...


- Uzaklaştım.


- Evet. Sen gerçekten, uzaklaştın sancılarından.


- Peki sen gerçekten kimsin?


- Hendrix.


- Jimi Hendrix mi?


- Evet.


- Gitarın nerede?


- Gel göstereyim. 


- Çok mutlu olurum.


- Sigara ister misin?


- Yasak değil mi?


- Burada herşey mübah.


- Teşekkür ederim, kullanmıyorum.







H.Altıntaş
Siyah Gergedan