Yaşadıkça Düşmek - Düşerken Yaşamak
Benim küçükken bisikletim vardı.
Pembe renkteydi ama ben erkektim.
Başka rengini bulamamıştı babam.
Zaten anlamamıştım renklerin ayrımcılığını.
Bir de kırmızı bir kaykayım vardı dedemin aldığı
ama ben bir türlü ayakta süremedim.
Çünkü hep düşerdim.
Sonra ne oldu, nereye gitti o hantal kaykay, bilemedim.
Bizim evin orada bir bayır vardı.
Hızlıca inerdim bisikletimle.
Çoğu zaman düşerdim.
Kimse bakıyor mu diye etrafıma göz atar,
ardından tekrardan binerdim üzerine.
Pembe bisikleti olan, utangaç bir erkektim.
Ama hep düşerdim.
Bir de mahallenin ablaları vardı.
Elini tutabileceğim kadınları düşündürtürdü bana.
Rengarenk elbiseleri ile körebe oynarlardı.
Ben ise gözlerim kapalı, taşa çarpıp düşerdim.
Sonra utanırdım dizlerimin kanından.
Eve koşar, babaanneme sarılır, ağlardım.
Ben, düşer düşer ağlardım.
Ama o zamanlar, babaannem vardı.
Temizlerdi dizlerimden akan kanı.
Sonra büyüdükçe daha çok düştüm.
Daha çok kanadı.
Ama senin gibi yaralarımı saracak kimse çıkmadı.
Şimdi sadece ağlamakla yetiniyorum.
Ne görülüyorum, ne de duyuluyorum.
Ve düşünüyorum,
merhamet; neden toprağın altında kaldı?
H.Altıntaş
Siyah Gergedan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder