Ouroboros
Zaman üzerimize düşürürken kalıntılarını, gece hiç aydınlanmadı.
(Kediler hala sepetin içinde)
Uyurgezer bir kadın, düşlerinden elma bahçelerine açılan bir kapıdan içeri adımını attı.
(Kediler hala sepetin içinde)
Deniz ürperdi, korkak aslanlaştı ve umut kendi kanını yaktı.
(Kediler hala sepetin içinde)
Akıntının içinde görmüştü yüzlerini.
(Kediler hala sepetin içinde)
Cennet, sanıldığı kadar rahat değildi.
(Kediler hala sepetin içinde)
Cehennem ise gözlerini yakmıştı paslı bir demirle.
(Kediler hala sepetin içinde)
Dünya, savaşlarla barış içinde çocukları öldürüyordu.
(Kediler hala sepetin içinde)
Dur demek, kimsenin aklına gelmedi; bir çocuğu bombalar içinde izlerken.
(Kediler hala sepetin içinde)
Herkes kendinden sorumluydu o sabah; fıstık ezmesini sürerken yanmış insan etine.
(Kediler hala sepetin içinde)
Davetliler arasında bir tek tanrı eksikti.
(Kediler hala sepetin içinde)
Göklerden melek yağıyordu okyanusun üzerine.
(Kediler hala sepetin içinde)
Tanrı, teker teker kanatlarını kırıyordu başlarını kaldırdıklarında.
(Kediler hala sepetin içinde)
Yüzü kalmamıştı bakacak insanlığa.
(Kediler hala sepetin içinde)
Üç maymun bile tutuklanmıştı.
(Kediler hala sepetin içinde)
Ruhu sakat bir kadın, kendinden daha fazla olgun bir adama çocuk demişti.
(Kediler hala sepetin içinde)
Bekliyordu yerleştirilmesi için zengin erkek spermini.
(Kediler hala sepetin içinde)
Küçük şeytanlar doğuracaktı, başka kalpleri küstüren.
(Kediler hala sepetin içinde)
Paçoz akıllanmamıştı.
(Kediler hala sepetin içinde)
Savaşlar kimseyi uslandırmamıştı.
(Kediler hala sepetin içinde)
Hayat kimseyi ölümle terbiye etmemişti.
(Kediler hala sepetin içinde)
Tanrı, kendi kurduğu düzene dönmüştü sırtını.
(Kediler hala sepetin içinde)
Bütün insanlık, tecavüze uğradı uygarlık tarafından.
(Kediler hala sepetin içinde)
Yürekler daha da çoraklaştı.
(Kediler hala sepetin içinde)
Korkusundan bir yerlere saklandı gönüller.
(Kediler hala sepetin içinde)
Gecenin son kıvrımında biri çıkageldi, ay ışığı çeyreğinde.
(Kediler hala sepetin içinde)
Savaş yaraları sarmıştı bütün bedenini.
(Kediler hala sepetin içinde)
Gözleri güneşten daha sıcaktı.
(Kediler hala sepetin içinde)
Aklı ile kalbi aynı tutkuları kavramıştı.
(Kediler hala sepetin içinde)
Bir yükseltinin üzerinden seslendi etrafındaki kalabalığa:
(Kediler hala sepetin içinde)
Bırakınca, bulamazsın kendini sarkacın dengesinde.
(Kediler hala sepetin içinde)
Bırakınca, ölüm gelir dadanır kapıya.
(Kediler hala sepetin içinde)
Bırakınca, aç karnına uyur insanlık.
(Kediler hala sepetin içinde)
Bırakınca, tanıyamazsın yüzünü bir su yansımasında.
(Kediler hala sepetin içinde)
Bırakınca, yeni bir tanrı doğuramazsın bana benzeyen.
(Kediler hala sepetin içinde)
Bırakınca, kediler büyümez tanrının kemiklerini kemirme isteğiyle.
_________
Üşüyünce,
ölüm yalnızca seni değil
beni de gebe bıraktı sevgiye.
Kediler büyüdü, sepet dağıldı.
Tanrı yeni bir buyruk yazdı,
sıfır kilometre bir peygambere.
Dedi ki: kendi bokunuzda yok olun!
_________
Kediler büyüdü, kaplanlaştı...
H.Altıntaş
Siyah Gergedan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder